Burun delikleri içinin ışıklı kamera sistemi ile görüntülenmesi olarak tarif edilebilecek “endoskopik cerrahi”, kulak-burun-boğaz hekimliği açısından bir devrim niteliğindedir. Yöntem, sağlıklı olarak görülemeyen bölgelerin incelenmesine olanak tanıyarak; hastalıkların teşhisinde kolaylık sağlamıştır. Ayrıca daha önceleri gözden kaçabilecek erken dönem burun ve sinüs tümörlerine tanı konulabilmesine olanak sağlamaktadır. Sinüs (resim 1) enfeksiyonlarının (sinüzit) cerrahi tedavisinde kullanılan bu yöntem, artık standart operasyon olarak kabul edilmektedir. “Endoskopik cerrahi yöntemi” ile başarı şansı, yaklaşık olarak %90-95 oranındadır. “Endoskopik cerrahi yöntemi”nin kullanıldığı bir başka hastalık grubu; konka hipertrofisi olarak adlandırılan burun etlerindeki büyümedir. İlaçlarla tedavi edilemeyen bu büyümeler, “endoskopik yöntem” le radyofrekans cihazları kullanılarak tedavi edilebilmektedir. Cerrahi tecrübenin artmasıyla; yanak ve göz kenarlarındaki sinüs enfeksiyonlarının yanı sıra alın ve kafa tabanında bulunan sinüzitler de bu yöntem ile tedavi edilmeye başlanmıştır. Tüm sinüs bölgelerinin cerrahi olarak kontrol altına alınmasıyla birlikte; enfeksiyöz hastalıklar dışındaki bazı hastalıkların tedavisinde de endoskopinin kullanılması gündeme gelmiştir. Gözyaşı kesesi operasyonları, beyin-omurilik sıvısı kaçağı tamiri, burun ve sinüs tümörleri ile hipofiz adenomu gibi bazı beyin tümörlerinin tedavisinde endoskopik yöntem kullanılmaktadır. Bu tür hastalıkların tedavisinde ilgili bölümlerin cerrahları ile birlikte operasyonlar gerçekleştirilmektedir. Bu operasyonlarda sadece burun deliği içerisinden çalışıldığı için yüz bölgesinde bir kesi izi olmamaktadır.
Resim 1- sinus boşlukları
Endoskopi ile yapılan ameliyatlarda “bilgisayar destekli cerrahi” (cerrahi navigasyon)ninde kullanılmaya başlanmasıyla burun çevresinde bulunan sinüslerin enfeksiyonel ya da tümoral hastalıklarında göz-beyin gibi önemli organlara hiçbir zarar vermeden operasyonun güvenle ve hassasiyetle yapılması mümkün olmaktadır. Tüm teknoloji içeren cerrahilerde olduğu gibi bu yöntem de maliyeti önemli ölçüde artırmaktadır. Dolayısıyla günümüzde basit sinüzit ameliyatlarından ziyade özellikle; alın sinüsleri ve kafa tabanı sinüslerin hastalıklarında ve normal anatominin daha önce geçirilmiş ameliyatlara veya tümör, travma, yaygın polip, yapısal anomali gibi nedenlere bağlı olarak bozuk olduğu komplikasyona aday hastalarda tercih edilmektedir. Bilgisayar destekli cerrahi; operasyon esnasında seçilen bir cerrahi enstrumanın ameliyat öncesi çekilen sinüs tomografisi görüntüleri ile korele edilerek anatomik lokalizasyonunun tespit edilmesi esasına dayanmaktadır (Resim 2). Başlangıçta beyin cerrahisine yönelik olarak geliştirilmişse de çok kısa bir zamanda KBB alanına adapte edilmiş ve Amerika Birleşik Devletleri’nde geniş bir kullanım alanına kavuşmuştur. Beyin cerrahisinde beyinden biyopsi yapılması ve tümör eksizyonunda kullanılan bilgisayar destekli cerrahinin endoskopik sinüs cerrahisinde temel kullanım amacı beyin ve göz gibi komşu organlarda komplikasyon yaratmaktan kaçınmak olmuştur.
Resim 2 Ameliyat esnasında ekranda hangi bölgede operasyon yapıldığı izlenmektedir.
Son 10-15 yıl içerisinde bilgisayar destekli cerrahi sistemlerinin kullanım alanının ve yaygınlığının ciddi bir artış kaydetmesine karşın özellikle kullanım alanları kesin sınırlarla belirlenebilmiş değildir. Bilgisayar destekli cerrahi sistemlerini kullanan cerrahlar sistemin getirdiği avantajları ve teknik sınırlamaları bilerek kullanabilecekleri olguları seçmelidirler. Günümüz için en geçerli sınıflamada olgular üç ana başlık altında değerlendirilir:
- Bilgisayar destekli cerrahi sistemlerinin kullanılmasının gerekmediği lokalize hastalıklar: Bu grupta sinüs içerisinde lokalize bir patoloji söz konusudur ve standart endoskopik sinüs cerrahisinin yeterli olduğu bu olgularda bilgisayar destekli cerrahi sistemlerinin kullanılması gerekmez. Bu grup içerisinde osteomeatal kompleksin kapalı olduğu ve/veya etmoid ile maksiller sinüsün etkilendiği lokalize hastalığın söz konusu olduğu sinüs hastalıkları yer almaktadır.
- Bilgisayar destekli cerrahi sistemlerinin faydalı ancak şart olmadığı olgular: Bu ikinci grupta daha yaygın yer işgal eden enflamatuar sinüs hastalıkları bulunmaktadır. Anatomik nirengi noktalarının çok açık olarak izlenemediği olgular, daha önce sinüzit operasyonu geçirmiş hastalar bu grup içerisinde değerlendirilir. Bu hastalar bilgisayar destekli cerrahi sistemleri kullanılmadan da opere edilebilirler ancak bilgisayar destekli cerrahi sistemleri ameliyatların daha güvenilir ve eksiksiz olarak yapılmasında kolaylık sağlayacaktır. Frontal ve sfenoid sinüsü tutan enflamatuar hastalıklarda bu grup içerisinde değerlendirilmelidir. Ancak bilgisayar destekli cerrahi sistemlerin ±2mm’lik güvenlik aralığında çalıştığı asla akıldan çıkarılmamalıdır. Anatomiyi bozan diffüz nazal polipozis hastalarıda bu grup içerisinde değerlendirilebilir (Resim 3). Daha önce geçirilen cerrahiye bağlı olarak gelişen fibrozis, orta konka yokluğu gibi anatomik deformiteler cerrahinin optimal şartlarda yapılmasını engellediğinden bilgisayar destekli cerrahi sistemlerinin kullanılması uygun olacaktır.
Resim 3 Tomografide polip dokularının tüm sinüs alanını doldurduğu izlenmekte.
- Bilgisayar destekli cerrahi sistemlerinin şart olduğu hastalıklar: Bu üçüncü grupta genel olarak ender rastlanılan hastalıklar yer almaktadır. Anatominin tamamiyle bozularak hastalığın sinüs sınırları dışına çıkması durumunda bilgisayar destekli cerrahi sistemleri mutlaka kullanılmalıdır. Bu grupta en sık görülen hastalıklar arasında inverted papillom bulunmaktadır. Bunun dışında sinüs ve komşu organ kaynaklı iyi veya kötü huylu tümörlerin cerrahi tedavisinde de bilgisayar destekli cerrahi sistemleri kullanılabilir. (Resim 4)
Resim 4 Kafa tabanını tutan tümör beyin cerrahisi ile ortak opere edilmiştir.
Sistemin biraz karışık olması, cerrahi uygulamada tecrübe ve zaman istemesi ve maliyeti artırması nedeniyle her ameliyatta kullanılmamaktadır. Bilgisayar destekli cerrahi sistemleri cerrahi yeteneğin, anatomi bilgisinin ve tecrübenin önüne geçen bir teknik olmayıp sadece yardımcı bir sistem olarak algılanmalıdır. Bu teknolojik gelişimin yararlarına karşın sistemin %100 kesinlikle çalıştığını söylemek mümkün değildir. Zaman zaman ESC için çok önemli olan 1 hatta 2 mm’lik sapmalar olabilir. Dolayısıyla cerrahi girişim üzerinde cerrahın mutlaka geniş bir tecrübesinin olması gerekmektedir, ameliyatın güvenliği sistemin ayarına bırakılmamalıdır.